29 Mayıs 2017 Pazartesi

Aziz Dostum

Aziz dostum , sen de yoksun.
Bir hayslsin ve bir baş ağrısısın.
Ne gözlerimle kırlangıçlar görebiliyorum
Ne de yalın ayak topraklara basabiliyorum
Beton bir kafesin içinde
Yeşil şiirler yazıyorum.

Demek sen de yoksun aziz dostum
Kutuplaşmış ülkemiz de herkes yabancı
Yüreği çivilenmiş çocuklar öldü biraz
Biraz öldü,çok az.
Ve az az büyüdü ölümler.

Neyse ki alıştık, yoksa dayanılmaz.

Işıklar

Şuralardan gelir,buralardan gelir
Yüreğimden gelir,gökyüzünden gelir
Ölüler gelir, ölüler gider
Sonunda.
Işıklar
Söner.

Söner
Işıklar.
Sonunda
Buralardan gider,şuralardan gider.
Yüreğimden gider,gökyüzünden gider.
Işıklar
Yanar.

Yanar.
Işıklar.
Gözlerime değer,gözlerim senin.
Sana değer bu gözlerim senin
Işıklar

Yanar.

Rabbim nolur Güzel Bir şey Olsun

Sabahı beklemem için
Bir sebep yarat Allah'ım
Benim için

Bir balkon ver bana
Rengarenk çiçekler
Hüznüne boğulacağım bir kuş
Bir kadın ver bana
Puzzlemın eksik parçasını
Benim için tamamla
…..
Kendimden-bana

Bir hayal olarak kalıyor
Yarının benim için getirecekleri
Kadınlar ve entelektüel amcalar
Ve hızır hazretleri falan filan
Hiçbir kimse karşıma çıkmıyor
              Rabbim
                  Nolur
                    Güzel
                       Bir şey
                          Olsun           
                        Güzel
                       Bir şey
                    Rabbim
                NOLUR?
Yalnızlık adına en güzel şiir yüreğim
Yetiyorum bana , bu kendime çok geliyor
Dişime misvak sürttüm,
        büyük günahlar işlemedim
Zora düştüm sabrettim,içki de içmedim
Bu işi seninle halledelim
     Rabbim
        Dediğim
            Gibi
              Nolur?

İçerime gittim yeni bir ben bulmaya
Döndüğüm de bulamadım yerimde
Yitirdim beni. Anlarsın ya
                    Yitirdim kendimi
Ne bir renk severim , ne mitoloji
İnsan kendini de bulamayınca
Kimse de bulamıyor gelip seni
     Rabbim
       Bana
         Beni   
  Geri ver!                  …
….
Saklandı huzur sanki
Saklandı huzur eminim

Camiiye baktım biraz orada var
Dostuma sordum , o da kaybetmiş
Anneme soramadım, huzuru kaçar
Babama soramam, ayıp bu bizim oralarda
   Huzur nerede?

Aman sakın! Dilin kopsun – kadın deme
Kadınlar beni çok sevemezler
Bir acı olarak kalırım bazen
İri bir acı olarak kalırlar ben de
Arkadaş! Ben acıya dayanıksızım

-neyse! Huzur nerede?

Üzüntü Kuyusu


Düşer miyim bilmem yeniden
Ne kadar istemiyor görünsem de
Yüreğim özler , hep yüreğim özlem
Öyle işte yüreğim ister

Usul usul zihnim de yaşanır yeniden
O eski günler , güzel günler
Eskiyen her şeye bulaşır özlem

-Gökyüzüne bir kuyudan bakıyorum
Dünyayı tüm güzellikleriyle,
Yer yüzünü bütün süsleriyle
Benim kılsanız üstüne.
Ben yine; -gökyüzüne bakıyorum.
(en sevdiğim yüzün – gökyüzün. malik’im)

Dibinden kuyu’nun;
  Ayaklarım ile hissederim suyunu
 Ellerim ile sıvazlayıp duvarını
Bir kervan beklemeden
Sızımla zevke boyuyorum kuyumu

Düşer miyim bilmem yeniden
Lavanta kokan zihnimin kumpaslarına
Tekrarı olmayan hayatın , her günü aynı
Depresyon sabahlarında , sabırla geceye
Varırım geceye , varırım bakarım
Üzüntü kuyumun duvarlarında, ölülerin resimleri

Batmış gemiler , gitmiş ve hiç gelmeyecekler…
 yüreğim özler.

gitmek mutluluk

Allah'ım!
Beni buralardan alıp uzaklara Allah'ım
     Sevgili Allah'ım!
Tüm dualarımı geri çekiyorum
Ne kitap dolu dar bir oda
Ne gül desenli(entarili) bir kadın
Ne anlaşılacak kitaplar
Ne de dünyanın en güzel şiirini yazmak
-Hiç birini istemiyorum!
       Allah'ım…
Ben nasıl mutlu olacaksam
       Öyle olsun
Nerede mutlu olacaksam
        Oraya götür.

Ne istanbulu severim , ne de sevmem
Ne sivası severim , ne de sevmem
Buralara ait değilim, şuralara da
Rusya’ nın buzlarına, amerika’ nın ışığına
Ne kadar yabancıysam
Yabancıyım ülkemin şu garip huylarına
             Allah'ım
-yarın medineye mi gitsem?

Etrafımdan zaman son hızla geçiyor
Ve ben fark etmeden ben olmuyorum
Bir fanus için de koruyorum sanıyordum
Hayır, hayır! Dur lütfen dur…
Allah'ım zamanla
        Elimdeki benler gidiyor

Ademi bilirim, havvayı da bilirim
Hissederim dünyaya indiği o ıssızlığı
Habili de severim evet kabile nefretim
Habil ölürse şit-i da severim
Yalnızlığından tutup en çok
Babam ademi severim.

Allahım mekkeye  mi gitsem?

Neredeyse mutluluk oralara gitsem
Burnumun dibindeyse, burnumun dibine
Kaf dağının ötesinde ise kaf dağının ötesine

-allah'ım ben gitsem iyi olacak.

tavsiye zinciri (sana bana)

Huzur ararsan hayatta
Sana tavsiye;
Kalbini karartma.

Yüreğini taşımak zorsa
Sana tavsiyem;
Yüreğine yalan  koyma

Yarını sevmek istiyorsan
Sana tavsiyem;
Bugünden başla.

İstediğin mutluluksa
Sana tavsiyem;
Şimdiden başla.

Bir şey arıyorsan
Sana tavsiyem;
Önce sen de ara.


Göremiyorsan suyu dibini
Sana tavsiyem
Öyle atlama aşk’a.

Sevmek istiyorsa yüreğin
Sana tavsiyem;
Kendinden başla.

Bunları ben yapıyor muyum?
Sana tavsiyem

Bunu bana sorma…

boyacı amca

Karadeniz de bir şehir de
Bir otogara indim
İner inmez bir amca
Buraya gel dedi.

Tek bacağı yok
Koltuk değnekli
Sizin okuyunca hissetiğinizi
Ben görünce hissettim

Vardım yanına gittim
-buyur amca- dedim
-al şu sandığı- düş peşime dedi
Amca emektar ayakkabı boyacısı

Bu sandık sanardım kuş gibi hafif
Yokladım kaldırmaya,kopuyordu belim
Yokuşlar merdivenler çıktım
Sabrettim az kaldı dönünce şu köşeyi…

Sonunda bir kahvehane
İçerisi çok kalabalık
Bir sandaliyeye oturdu amca
-çocuk nerede kaldı benim sandık

İçimde bir çaya kendimi çok hazırladım
Sandığı amcanın ayak dibine bıraktım
Bir gülümseyip teşekkür etmedi

Canım yandı.

çocukca

Çocukluk vardı mesela
Bilinmez bir şekilde kayıp oldu
Usulca, hiç belli etmeden
Uyandık bir kere
dönemeyiz aynı rüyaya
Yeniden uyuyarak.

Güneş sızardı da hep ağaçların arasından
Şimdi anımsadım bunlar kılıç olurdu
Göz kenarlarıma saplanarak…
Aman çocuk , canım çocuk
Bir yüksekten atla kurtul
Gelme bu yaşına.
Bu yaşında tadı kaçar şekerlerin
Azalrak yok olur hayallerin
Ellerin büyür sevdaların küçülürken
Üremiş olmaktan çıkarsın artık
Ruhuna işleyen üreme iç güdün ile
Meleklik ile hayvanlık arasında bir çizgi
ararsın
Durursun kayarsın, insanı bulursun
Bulursun, kaçarsın
Olmaz.
Gelme işte.

Mesela bulutlar vardı
O boyla nasıl hissederdik gökyüzünü
Bir parçası olurduk kubbenin inançla
İyi de nasıl?
İçer ve doyardık litre litre gök rengini
Mesela şimdi olmuyor
Şimdi hep zifiri sokaklar da asfalt eriyor
Ve ruhuma yapışıyor bu koku
Yıkansa da çıkmıyor

İnsan çıksın da istemiyor

neden

Neden bu saatlerde
Sığar zihnime dikine
Büyüdüğüm sokaklar
Erik ağaçları, güzel kızlar

Neden bu saatlerde
Gece sıçrar yüreğime
Leke olur mavi kokusu

Serin kokusu, derin kokusu

kanarayak

Şu dağlardan buralara
Hep hüzün yuvarlanır çoğalarak
Gece çökerken zemine kadar

İçim de bir sızı peydahlanır
Kanayarak
Adını kazır tahta sıraya bir çocuk
Kanayarak
Gök yüzüne çizik atar bir çocuk
Kanayarak
Yürür camlar da yalın ayak
Kanar ayak
Vah çocuk, can çocuk
Yalın ayak.



kumarbaz

Zar attı çok uzaklar da bir kumarbaz;
Kaybetti.
Masaya oturulurken daha
Kazanan da , kaybeden de

Yenilmişti.

20

Yirmili yaşların başında
Mahcup oluyor insan çocukluğuna
Her şeyi biraz Öyle sanıyordun ya
Öyle değilmiş işte

Denizler pipetle çekilmez içe
Aya bir ip atıp çıkılmaz göğe

Yirmili yaşların başında
Gerçeğe dönüşü Hayalin acıyla
Hayal gücünden vurulup yatar
Öyle değilmiş işte

Bulutu maviye boyar kalem

Beyaz bırakır gökyüzünü hep

4 Mayıs 2017 Perşembe

İçim de kalan şiirler için

İdris ne yapıyorsun orada?
Cevap ver şu adama , ağlıyacağız yoksa.
Kim vurdu şu jopu arkadaşımız zekainin kafasına?
Ölü vermesin mi çocuk yirmibeş yaşında.

Selimi salis gibi oturuyor bir adam
-bu herif aşık-
İdris bu adam ne yapıyor orada?
Bu herif sait faik abasıyanık.

Kavruldum ben ve çağımın gençleri
Aşka zeka ile düştük ve kavrulduk
En sivrisi buydu yuvarlağın köşesinin
Çarptı,kanadık çok kanadık
Asaftı her kanayan yaranın adı.

İdris sen ne yapıyorsun orada?
Anlatamamaktan şiir yazan ahmed arifin
Yüreğinin ağırlığını gelip bana biraz anlat.

İdris ne yapıyorsun orada?
Nasıl bir kadınmış ki o nasıl bir kadın
‘’saçları akşamdan çözülü’’?
Aşk kadın mıdır yoksa nurumudur
Cemalin aşkla bakan gözünün?

Nedir ilhan berki yıkan?
Sebahattin ali’nin beyninin kanını yakan?
İdris ne yapıyorsun orada?
Cevap ver şu adama ağlayacağım yoksa.

Rüzgarlı havalarda yağmur eğri yağar
İhtiyar değirmenci allaha inanır sorgulamadan
Ve bunlar neden yüreğine sızı olur
Hak deyince işciyi hatırlayan
İnce adam! Orhan veli Kanık
O Adam!

Ayrılık nedir biliyor musun idris?
Ayrılık insanın içini dökmeten vazgeçmesiymiş
Ayrılmadan öğrendik bu acıyı
Acıyarak yavaş yavaş
O adam!
Şükrü erbaş…

Ve nicesi idris…

Nicesi…

Eksilirsin , eskilerle , eskiler de

Sen de olanlarla görürsün onları
Aşkla
Sevgiyle
Acıyla

Sen de olmayanlarla da görürsün onları
Güçlü
Zengin
Mutlu

Eksilirsin
Eskiler de
Eskilerle
Muhtaçsın yeniliğe

Aşk güçlüdür
Sevgi zengindir
Acı mutludur

Güçlüdür aşk
Zengindir sevgi
Mutludur acı
Kendi içinde
Kendince.


Uzağın Şiiri

Sonbahar da bir şey buldum
Ve çekinmedim karanlığımı kuyuya benzetmekten
Ne bir Yusuf düştü ,Ne bir kuş.
Öylesine bir kuyuydu, karanlık ve boş.

Geceler de bir şey buldum
Solumda bir kıpırtı oluşturan
Huzurun acıyla karıştığı vakitler de
Artar umut

Uzaklar var , uzaklar da bir yerler
Bir şarkı var henüz dinlemediğim
Birisi var henüz tanışmadığım
Bir film var henüz izlemediğim
Ve bir köşe var henüz dönmediğim
Bir kitap var henüz okumadığım
Mutluluk onlar da
Uzaklar da

Akşamüstüler de bir şey buldum
Dinginleştiren beni, beni seven
Ben akşamüstüleri severim
Akşam üstüler beni
Bakalım kısmet
Niyetimiz ciddi

Bir şeyler buldum
Bulamazken beni
Bulanıyorum bulduklarıma
Ve bulanarak var ediyorum

İstediğim gibi.      

Tenin Ben Demek Demek

Tenin ağzıma doluyor
Savruluyor saçların mukaddes alem de
Bunu bir ben görüyorum…

Ben sen de daha neler görüyorum?
Kopmuş kıtalarız birbirimizden
Ense kökünde burun boşluğum
Derinlerine doluyorum ışıkla!
Aşkla,hışımla sızıyorum boşluklarına.
Burnumdan öpüyorsun avuç avuç
Mora çalıyor boynunda canın
Bu sıra da uzaklarda ormanlar
Vaşaklar, tavşanlar, tilkiler
Derin mağralar da yarasalar
Anlıyor beni biliyorum.

Demek insan bunun için  de yaratılmış
Gözüme takılan gözünde bunu görüyorum
Bunu bir ben görüyorum

Ben sen de daha neler görüyorum?
Her saç teline bir yıldız takılı
Uyurken nefes dolan karnın da
İnce belin de ve titrek sesin de
Yaratılılışın zerafet tanıtısını görüyorum
Senden dökülen insan üstü şeyler
Kokluyorum, uzak orman kokuları
Buzu kırılmış kutup buzulları
Doluyor burnumdan çocukluğuma
Islanıyor kuru kalmış dudaklarım

Bu sırada sahralar ,  oruçlular
anlıyor beni biliyorum.