26 Ağustos 2017 Cumartesi

Bana -şair deyin...

Bana şair deyin yoksa hiç olacağım
Bir kelimeye dolduramadan boş kalacağım.

Rabbim cennete vizeler kalksın artık
Yoksa bu düşünce silsilesinde linç olacağım.

Bana şari deyin yoksa hiç olacağım
Metropolde ucubeler içinde şiir yazacağım.

Dağları ve ormanları , güzel kadınları
Yazmaya değer olanları yitirsem de şair olacağım.

Bana şair deyin yoksa hiç olacağım.
Gösterin hangi mektep gerek onu okuyacağım.

Ya çelişik yüreğime uyuşmalar bulunuz…

Ya çekilin önümden ben şair olacağım…

Bu eller , güzel mesken

Gözlerinizde benden bir şeyler var
Siz çocukluğunuzu nerede yapmıştınız?
Belki bir ötobüs aşkıydık yıllar önce,
Zihnim belki unutmamış benden habersizce.

Bu eller güzel mesken , evi olsun ellerimin.
Sizi günün her dakikasında bir kere öpmeliyim.
Bırakalım filmleri , şarkıları , şiirleri.
Sizi istediğim gibi benliğimle sevmeliyim.

Gözlerinde benden bir şeyler var
Allah bende  bıraktığı yerde , sizden devam etmiş.
Hani diyordum ya bende bir şey eksik
Hani diyordum hani… hepsi sizde gizli.


Saldırı Başlar Birazdan


Saldırı başlar birazdan
Ve saat gece yarası.
Otogarlar şehirlere çok uzak,
Ve otogarlara giden o yollarda ;
Çok ağır bir dram var.

Evlerin yarı baygın lambalarından
Bir soru takılır hep aklıma.
Kim yaşar bu evlerde kim?
Mutlular mı , yoksullar mı?
Kedileri var mı?

Neden üşütür bu sis
Logar kapaklarından tüterek
Sarı lambalı nahoş sokaklarda
Şu büyüyemeyen körpe yüreğimi üşütür hep.

Başladı saldırı şimdi
Otobüs bir hayli hızlandı.
Hep geçmişi ardımda bıraktığımı sanardım.
Vardığım yerlerde beni bekledi kaçışım.

Giderek azalmaya başlar evler tek tük.
Radyolara istek yollayan
Televizyonların alt yazılarında numara paylaşan.
O yalnız kimseler , yoksa bu evlerde mi?

Karanlık son hızla infilak eder zihnimde.
Ve karanlık patladığında aydınlanmaz her yer.
Muavinler uyur , çocuklar uyur
Cama düşer kafam , kafama düşer ölüm.

Sırt çantama kitap koydum okumadım.

İstedim ben ölünce çürümesin içimde…

Kazağıma Yazdığım Şiir


Örülmüş kazağım
Milenyum çağına inat
Güzel kazağım benim
Pamuk elli babanneler örecek seni
Tüm kış sırtımda seni taşıyacağım.

Sinecek üstüne
Zamanın güzel neşesi
Zamanın gebertildiği kırahaathanelerin
Şeyh nefreti barındıran izmarit kokusu

Desenlerin üzerinde hayal kuracağım
Neyleyim tüm kızlar seni beğenmesin
Tüm kış sırtımda seni taşıyacağım…

Güzel kazağım.

Beni Öldüremedin , Yaşayamıyorum


Aşkı iki kişi yaşar;
Bir kişi unutur,
Bir kişi de acıyla hatırlar…

Adın tüm soykırım tarihlerinden daha acı.
Duyduğumda savaş artığı bir topun,
İnfilakına benzeyen bir sızı olarak,
Yüreğimin derinliklerinde ateşleniyor.

 sonbaharda bir aşka düşmek
 nedenli yüce bir hata.

Tüm hatlarımla seni düşünüyorum,
Titrek şiir , solgun bir şarkı , son hatıra.
Ben şu vakitlerde saydam bir tenin,
Sana dokunduğunu düşlüyorum.
Yüzün pencereye dönük pakıyorsun dağlara,
Biliyorum , biliyorum. Sen de inanıyorsun ferhata.
Soramadım , korkunç bir cevap verecektin.
Yüzün benim yüzümken,
Beni neden sevmedin?

Beni öldüremedin , yaşayamıyorum.
Bırakıldığımız yerden çok uzaklardasın ve
Belki yeni bir aşkın tam ortasında sen.
Ben başladığımız ilk günün şevkinde.
Ne ölebiliyorum , yahut ne iyileşiyorum.

Ne doydum sana , ne aç kaldım, anlamıyorum.
Gök kadar yüreğim seninle doldu, taşıyamıyorum.
Gittin beni öldüremedin,

Yaşayamıyorum….

Çok Aradım

Çok aradım.
Beklemekten usandım…

Bir rüzgar sesiydi hatıramda
Yüzümü meleklere okşatan.
Yüreğim kendi kanında boğuldu
Sıkışan sevgisini kusamamaktan.
Uçamamaktan öldü gökyüzü,
Köreli verdi kanatlarım.küskünüm
Küskünüm aradığımı bulamamaktan…

Çok aradım
Aramaktan yenildim…

Allahım ben…
Ben Allahım çok…
Yalnızların toplamından bile yalnızım.
Kafamın içinde tekrar eden bir katliamın,
Kan izlerini silemiyorum ben Allahım.
Yurt edemiyorum şu evleri , dağları , anneleri.
Allahım ben çok sahipsiz kaldım.
Beni bir bıraksalar varlığımın sancısında,
Allahım ben , ben varım!

Çok aradım.

Ben ve anlamım?

karalar bağlamak


Yaşıyoruz şükür diyerek umarak
Neyi düzeltir feryat edip ağlamak?
Varsa bir göz odan , bir tas sıcak çorba,
Hak mı bu halde , karalar bağlamak?

Yanmıyorsa canın , sağlığında tamsa,
Yataktan yattığın gibi kalkıyorsan,
Her derdin bir dermanı varmış ararsan
Hak mı bu halde karalar bağlamak?

Güneşin ısıtıp , ayında parlarsa,
Her duanı duyan bir rabbinde varsa,
Demediler mi sana yalan bu dünya?

Hak mı bu halde karalar bağlamak?

seni düşündüm

I.
Seni düşündüm.

Kendini terk etiş , bende kalmışsın.
Yanlış hatıram.
Biliyorum seni hiç böyle olmadın.
Biliyorum ben de hiç böyle sevmedim seni.
Gitmenle  yola çıkan bir sevda bu,
Dönmenle bitebilir, dönme geri…

II.
Gömleğimin cebinde gül kuruttum.
Gerçekten buna değer misin?
Seni düşündüm.
Dürüldüm kan kuyusu yatağıma,
Yüreğimde iblisin ses tonuyla düşündüm.
Uyudum, uyku dersen buna.
Uyudum kendim , kendimden uzakta…

III.

Seni düşündüm.

Taşıyamıyorum.

Beyler...


Çağımız modern çağ beyler
Yaşamak için çalışacağız.
İşi bittiğinde sistemin bizimle.
Ölümü anacağız huzur evlerinde…

Aşk mı? Aman saçmalamayın beyler!
sevdiğimiz kadınlar , doktorlarla evlenecekler.
İşsiz kalıp , stresten delirdiğimizde
Yalnızlıklar büyüteceğiz , fakirliğimizden.


Zamanımız ahir zaman beyler.
Delirmemek için akıllı olacağız.
Ne onur , ne gurur bırakacaklar,
Bir eşeğin emrinde yaşayacağız.

Ankarada dayımızda yok beyler.
Önce bir okul okuyup ,dayı bulacağız.
İnsanları basamak sayıp , sırtlarına basacağız.
Yaşamak için alçak mı olacağız?

Zaman ahir zaman beyleer!
Çağımız modern çağ elbet!
Ya kalabalığa karışıp susacağız…
Ya yalnız kalıp dışlanacağız.


Karar / sizin bile değil beyler!

Acı Bir Hatıranın Tam Ortasında


Gerçek mi yoksa hayal mi belli olmayan.
Acı bir hatıranın tam ortasında.
Sanki üzerinden yıllar geçmiş gibi solgun,
Ancak dün yaşanmış gibi canlı.
Acı bir hatıranın tam ortasında…

Sesinden bir boşluk bırakılmış kulağımda.
Bu kadar da güzel değildin oysa biliyorum.
Ben süsledim seni yalnızlığımın boyalarıyla.
Acı bir hatıranın tam ortasında.

Kalpleri elinde tutan Allah aşkına oku.
Ben, ben bu şiire kalbimden koydum.
İnsanlar ölüyordu, darbeler oluyordu , yazık.
Uvuzları kopan o insanlar diyarında,
Yazık çok yazık ki ben seni seviyordum.
Acı bir hatıranın tam ortasında.


Gitme Teklifi.


Bu sıcak soluğun
Bu… bu kolumun kenarında…

Kendimizi öldürsek mi sevgilim,
Kentimizi öldürsek mi?
Zevk alamıyorum…

Bir gitmek peydah olur hep.
Bir bekleyenimiz olmasa bile.
Bu… bu sıcak soluğun tüylerimdeyken.
Hazır yanarken. Gitsek mi sönmeden?
Buralardan… buralar olmayan yerlere.
Yaşayamıyorum ben.

Hep bu uçurumlar atlamak için,
Bu denizler boğulmak için hep.
Savaşlar ise yaşamak için,
Silahlar barıştırmak için zaten.
Katlanamıyorum…

Bu… bu sıcak soluğun.
Gidelim sevişirken öyleyse.
Hadi söylesene…
Bizi burlarda tutan şeyde ne?


Gönül Hastalıkları Tedavi Merkezi


-benim şiirim kayıptır!
kendini bulamayan bir kalemin çocuğu olarak.
çıldırmıyorum çünkü birgün beni de ,
benim gibiler anlayacak. –

Gönül hastalıkları tedavi merkezi
Elbet , elbette birgün kurulacak.
Tüm emparyalistler hicivlerle idam edilirken.
Şairler ise yönetime el koyacak.

Boş yere umut verenler sınır dışı edilecek.
Sevdiğinden ayrı düşenler kavuşturulacak.
Ölüm gibi önlenemez durumlarda.
Aşık G.H.T.M’ de tedavi görecek.

-benim şiirim saçmadır!
 Kanını dindiremeyen bir çocuğun şiiri.
Büyümemekte direnen.
Ütopyama hoşgeldizin!-

Aldatanlar ömür boyu aşktan mahrum kalacak.
Aldatılanlar, metrobüslerde oturarak gidecek.
Bu ayrıcalıklara rağmen iyileşemese
Aşık G.H.T.M’ de tedavi görecek.

Sevenler sevdiği sürece maaşa bağlanacak.
Sevmekten vazgeçenler ise geri ödeme yapacak.
Buna rağmen sevgi dokunamayan yürekler,
G.H.T.M ‘ de tedavi görecek…



Sevgilim Bugün...

Sevgilim bugün,
Çok geç kalktım.
Bir akşamüstü şehir baygındı
Ardından şeytanlar istila etti kalbime.
Usulca bir yağmur bindi üstümüze.
İşinden dönen babalar gördüm ellerinde poşetlerle.
İhtiyarlar camların önlerinde uzaklara bakıyorlardı.
Bu gözlerle gördüm sevgilim , bu gözlerle.
Benim gözlerimle sanki sen görüyormuşsun gibi.
Sanki sen beni görüyormuşsun gibi.
Durdum biraz… sonra , sonra biraz duramadım.
Sonra biraz felsefe yaptım.
Felsefem kılıcını sevgilim, felsefem kılıcını,
Kınından çıkarıp zihnime sapladı.
Çok korktum sonra evden kaçtım…

Gördüm gözlerimle mutlu aşıklar gördüm.
Hepsinin nasıl ayrılacaklarını düşündüm.
Bir cennet aromasının kalpten sökülüşüne kadar,
Bir depremin bir şehirde yaratacağı izdihama dek…
Sevgilim bugün felaket senaryoları yazdım.
Bu ellerle yazdım sevgilim , bu ellerle.
Benim ellerimle sanki sen yazıyormuşsun gibi.
Senin ellerin , ellerin içinde bana en tanıdık olan,
Neden , neden tutamıyorum öyleyse?
sevgilim bugün, seni düşündüm sızlandım.
Eve döndüm , uyuyamadım , elma yedim.
Işıkları açtım yaralarımı güneşlettim.
Peyderpey oluşan bir olay örgüsünün,
Sökülmek bilmeyen imlekleriyle uğraştım.
Karanlık iyi mi iyice çöküverdi  şehire.
Ve inanmazsın sen biliyorum ama
Tüm sokaklara kokun yayıldı böylece.
Sevgilim bugün…
Bugün sevgilim.

Son.

Daha Güzelsin Olmadığın Yerlerde

Yok olmasın kalsın acın içimde.
Geçmesin senden kalan son güzel şey.
Bana acıyıp da dönmek istersen
Daha güzelsin olmadığın yerlerde.

Ayrılığı kabul ettim, acım dindi.
Hicrandı , hüzündü , hüsrandı bitti.
Güzel şey seni özlemek, senden bile.
Daha güzelsin olmadığın yerlerde.

Uykusuzdum, açtımda hiç bilmedin.
Yandım ama tütmedim, hiç görmedin.
İstediğim seni gitmenle bana verdin.

Daha güzelsin olmadığın yerlerde.

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Bulamadım

Bilmem kaç kasım ayında hevesle
Toğrağa karışan yağmur kokusunda
Bana benzeyen bir şeyler aradım
Aradımda bulamadım.

Almak istedim uykumu çukur yataklardan
Gece’nin yarısına az kala , sıkıp gözlerimi
Ertesi güne çok dinç kalkacaktım
Kaçıp gece’nin üçlerinden , dörtlerinden
Sabah’ın körlerinde bir ben bulacaktım.
Bulamadım.

Onlar gibi olacaktım, kararlıydım olacaktım.
Bir rengi sevecektim,bir burcum olacaktı.
Beni de seviyordu Allah , O’nu da bulacaktım.
Peygamber kıssalarında , hadisler de , ayetler de
Hiç kaybetmemek üzere , bir ben bulacaktım.

Dikip gözlerimi ufuklara balkonumdan
Bu günden itibaren erken yatacaktım
Yüreği’nin yatakları boş olan bir kadın bulup
Hayallerimi de alıp orada yatacaktım

Daha kötü günlere saklayıp umut zulamı
Israrla bakacağım her taşın altına
Her akşamın akışına , her başın aklına
Salınıp kendinmden , kendimden uzakta

‘’Bu benim işte’’ diyeceğim. Bir ben bulacaktım.

4 Ağustos 2017 Cuma

Aranan Kan Bulunamadı

Bir kitapta  göz  bebeklerimi büyüten
Bir şarkıya kulak kabartan
Bir filme pür  dikkat takılmamı sağlayan
Bir imamın , felsefecinin, bankacının
Kıraathanede sarı dişli amcaların
Sokakta , barda ve kütüphanalerde
Dikkat edip odaklandığım
Ve  o odakların içerisinde aradığım,
Benim ben!
Canım benim… bulamadığım.

Bana benzeyen arkadaşlarla
Bana benzeyen , bana benzettiğim
Ben , ben , ben!
Neyim ben?
Bulamadığım…

Düşüp benliğin çukuruna
Ne saçma çıkamamak
Nasılda derin oluyor insan?
Kendine, kendinde ,kendiyle.

Aramaya çıktım beni , benden uzaklaşarak
Geri dönemedim, karıştı yollar.

Bulamadım.

Benlik Öğretisi Bol Bir Yol da

dından bilinçlenip bir kış gecesi
Uyandım kendim , kendi içimde
Erilleşen bedenimin , genişleyen acısına
Paralel olarak daraldı , hayata dair bildiklerim
Ardından kalkmamak üzere oturdu yüreğime
-büyümek- olarak adlandırılan bela tüm yüküyle
Ve son bulmayacak bir arayış başladı o gün içimde.
Televizyonların çizdiği klavuzda aşık oldum.
Ruhum ansızın bir hastalığa tutuldu.
Bana geceyi sevdiren, yağmuru içiren
Beni kiraz çiçeği suyuyla yıkanmış yataklarda
Beni gül desenli çarşaflarda sızıyla dürüp büken acı
Melankoli hastalığıydı tutulduğum, derin sancım.
O zamanlar aşıyordum her vakit kendimi
Aşıyordum bir ben daha buluyordum
Bir diken gibi kendime neden batıp durdum bilmem
Kendimin en azılı düşmanı olurken , onuru
Sevgiyi de , sızıyı da hissizliğe teslim etmiştim.
Boş arsalarda kaçak sahte votkalar eşliğinde
Burayı petersburg sayıp , ben dostoyevski oluyordum.
O zamanlar başım yukarıda , binalara bakardım.
Tepesinden zemine çakılacağım binalar arardm
Dört yanı bombalara teslim olan ülkemde
Kaygısını gütmek istemezdim geleceğin.
Gelmesede olurdu , yoktu bir beklentim , ancak
Çoğalmaktan , ölene kadar bir statü faslıydı hayat.
Geç öğrendim.
Bilmezdim bilinçsizce edilen o kelimelerin.
Kader denilen yazgıyı karamsarca çizdiğini
Sızamadığım o çok ince parmakcıkların
Toprak altında yem olduğunu böceklere
Ve her şey boştu benim için , her şey hiçti.
Mutsuzlarla, mutsuz mekanlarda sallanırken yitirdim
Mutluluğa ve mutluluğun olduğuna dair imanımı
Her şey renksizdi.
Sordum sonra , intihardan biraz önce , çok az
Timsah çenesinde sıskaç olmuş kafamı kurtarmak için
Son çırpınışımı dedelerde aradım , kitaplar da ve aşkta
Ki aşk , aradığımı vermişti bana , şarkıları sevdirdi.
Ve bir gece ansızın bittiğinde ,acım öğretmenimdi!
Acımı , öğretmen edinip kendime bu sızımla
Öğretmenimin hazla can yakan sopasından kazandım yeniden
hiç yaşamadığım ama bildiğim o hisleri.
Ha balığın karnındaydı yunus , ha aşkın karnında ben
Bir tasa ki boğazımda tıkanıp kalı vermişti.
- Ben üzüntümü ve kederimi allah’a bildirdim’
Geçmez denilen o dertleri keçi sütüyle geçirmiştim.
Artık eskisinden daha güzeldim , bildim.
Gitmeliydim , bırakıp dostoyevskiyi , o boş arsayıda
Ali’nin , ebu zer’in ilmine dönmeliydim aşk’la.
Dönemedim.
Işıklı ekranlarda kararıyordu tüm neslimin hayatı.
Boşa geçen vakitlerde bilgelere dönüverdim.
Ve devletimin okullarına itimatım kalmamıştı.
Sefaköyde bir felsefe kitabına azıcık ruh kaptırıp
Ardından bir camiide gül kokan bir kitapla
Hz. Muhammed’e kadar yönelmiştim.
Bir cezaydı bu yüreğimin putlarına lakin,
Bildim en nihayetinde herkesin kendine eğdiği
Bir muhammedi vardı , muhabbetle sevdiği.
Bu kez işte bu kez , korkuyla besleyip sevgimi.
Sevebildim.
Acı- denilen olgunun , fıtratıma yaramayan yaban otları
İyi- denilen şeyin varılamaz bir amaç olduğunun bu dünyada
Yırtılarak kara evlerde, mescitlerde , sohbetlerde
Her köşede bir – ben yitirerek öğrendim.
Hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi tam olarak öğrenemeyeceğimi
Böylelikle öğrendim.

Topraktık Hatırla

Topraktık hatırla
Çok farklı coğrafyalarda topraktık
Aynı güneş yakardı bizi
Ve bazen bir yağmurla ferahlardık

Kadere imanım burada başladı
Bir usta bizi avuçlamıştı ( biz topraktık )
Kesesine almıştı bizi
Birbirimize karışmıştık.

Yaktı!
Usta bizi yaktı…
Birleştik yanarak , biz- leştik.
Bir cam vazo olduk ( biz topraktık )

Bir yakışıklı adam aldı bizi
Cam vazoyduk biz , içimizi gülle doldurdu
Bir serin geceydi yağmur günah siliyordu.
Kara zeminler , kara evler arasından geçmiştik.
Güzel bir kadına hediye edildik.

Kadın bizi evin salonuna koydu
Kanlıydık , canlıydık biz ikimiz
Bir davamız vardı
Biz güllerin yuvasıydık.
İçimiz güllerle doluydu.

Topraktık hatırla.

Kuş


Şu kuş
Benim yüreğim o kuş.
Açıldı göğsümün kafesi
Uçup gitti kuş!

Hangi çocuk , deli çocuk
Bir sapan vurdu da
Amansız bir ölüm hastalığına
Tutulu verdi kuş.

Vah kanadı kırık kuş
Ya öl , ya da uç.

Bir kanat alırız pazardan
Parayla değil yarayla.
Hangi toprak seni alsın?
Gökyüzü’nün ferahlığından.

Cebine sok yaranı
Senin yaran burada geçmez
Benim yaram çok eder
Harcarız  bozdurup  bozdurup

Sana bir kanat alırız
Bana yeni hayaller
Sonra yine ikimiz
Köpüren denizler üzerinde
Uçarız…

Düşünsen kuş!
Uçarız.

Kuş?

Umut


Umut öleceğini bilerek yaşayanlarındır
Yaşayan yarımların , tamamlanamayanların.
Ölüm ise burada bağırır ,
boşluğu doldurur yarısına kadar ;
Sen var ya sen!
Sen ve acıların, umutların , hayallerin
Sen artık yoksun…

O kan ağlasın ister,
Ben atlasımdan onun ülkesini çoktan çıkardım.

Umut tembellerin mi işidir?
Acılar ortasında bir güvercin kibrinden,
Ufak bir saman çöpü dilenen , canım.
Boğulan karınca!

Yoksa umut, çarelerin tükendiği yerde
İnsan canavarının yüreğinde yeşeren
Gökyüzü ağacımıdır?
Ölümle balta inen her köküne,
Ve dallar çığlık atar;
Sen var ya sen!
Sen ve hayallerin. Ayak izin , düşlerin.
Sen artık , yoksun.

O , avcının  nişanladığı bir güvercin
Ben bıraktım avcıları avlamayı.

Leşin karıncaların beklediği umut olsun.

Bulamadım

Bulamadım
Çok aradım araflarda kendimi
Bulamadım beni bulamadım.

Ağ-ladı halime örümcekler
Sonu gelmez görünen o yolların
Sonu geldi işte anladım.
Hayat gibi , ansızın.

Kalbimden kan akıtarak
Geziyorum kırmızı izimle hep
Takip et, bu bul beni , kan izimden.
Ölmeden gir , kaynağına kanımın.

-Ama ciddi –ama’larım var….
Yalnızlığım
Yalnız bırakışındandır.
Tanrım doldur gönlümü.
Ben bulamadım.

Ya tanrım! Sana rabbim diyebilir miyim?
Arkadaşım , canım , varlığım.
Gözümün nuru , darağcında andığım
İlelebetim , fiziğim , metafiziğim
Aradığım, bulduğum , doyamadığm
Rabbim. Yalnızım.
Ben- ben isem.
Nedir şu aradığım?

Tanrım! Pardon rabbim…
Nedir galaksiler gibi büyüyen,
Pardon genişleyen ve dolmayan.
Bir boşluk , pardon bir bilinmeyen , hiçlik.

Al beni , ben bittim.
Yok yok hiç bahanesi yok.
Çok güzel sevdik biz.

Kan oluğuna soktuk parmağımızı
Kestik parmağımızı kan dursun diye.
Bu kez kendi kanımızla yıkadık,
Kırmızının anlamını…

Tanrım! Ah pardon , rabbim!
Bulamadım beni…
Ne sana bir isim
Ne bana bir ben
Onlar karar verdiler
İstediğim gibi sevemedim seni.

Bulamadım , bulanarak,

Kana kan sıçratarak…

Penguen

Sar artık beni.
Üşüyorum.
Anla neden birbirine sokulur
Uzun ve soğuk gecelerde penguenler.

Bu kalp kimden düştü?
Yine mi puslu dağlar?
Kim sahip çıkar artık
Terk edilmiş o köylerin türküsüne.
Üşüyorum.

Bir bıraksalar beni bana
Yaşamaya başlarım bir yerden
Yüreğimin başı boş , doldur
Sar artık beni

Donuyorum.

-niyedir aşk’ın adı acıyla anılır.


Yor uldum

Şimdi gidiyorum kafam yüklü
Odaklanamıyor
Ağlayamı yor – uldum.

Umudu asmaktan sünen iplere
Ne öldürüyor
Ne yaşatıyor – uldum.

Uyuyan kurtların ağızlarını öpmekten.
Kan koku / yor
Süt koku / yor
-uldum.
Kullanılmış ellerin aşkı emilmiş.
Eskimiş bir bedenin yalancı cümleleri

Sevemi / yor
Saramı / yor   beni!
Yoruldum.


Yanılmak Üzerine

Yanılmak – üzerine bir hayal kurdum.
Başkalarının da benim gibi olduğundan
Bir sevinç çıkaramadım.
Bir kahır çıkardım.
Acıdım onlara , bunları yaşadıkları için.
Çünkü ben bilirim bu kahr’ı.
Ve bu kahr’ın çığıltısının,
Kulak zarlarında bıraktığı , o yutkunulmaz
O soyut nesneyi;
Hastalık diye adlandırdınız.
-haklıydınız.

Bir şiir sevmek istedim
Bir şarkı , bir sanatçı sevmek
Miladı dolmamış kadınları sevmek
Evimi , duvarları , derimi sevmek istedim
Yok! Sevemedim.
Gökyüzünde bir şeyler aradım
İstanbul’un dünya bulaşmış sokaklarında
Sivas’ın varlığıma batan kırsallarında
Aşk filmlerinin baş rollerinde bile
Bir ben aradım.
Yazık bulamadım.

Yanılmak üzere hayatlar kurdum.
-Her şeyin başı sağlık.
Yitirince anlarsın.
-Bir ayeti , bir hadisi
Yalnızlığıma büküversem.
Her yalnızlıkta yusuf ,
her varlıkta süleyman olamazsam…

Nedir gerçek?
Ruhumun sancısından kaçıyorsam.
Gerçeğin beni , yeni yanılgılar içerisinde.
Ölüme değin hırpalayacağını bildiğimden
Kaçıyorum.

İnanın aziz ruhlar ve yaralı parmaklar
Bir –kadın- bir – şiir – bir – şarkı arıyorum.
İşte! İşte bunda benden bir şeyler var diyeceğim.

Not : önce kendini bul.


Eşyalar Ve Çocuk


Akşam göklerde asılırken
Arka bahçede ağaçlar korkuyor
Hep akşam olunca yemek yiyoruz
Turuncu pilav ve yeşil soğan
Ve neden bizi izleyen eşyalar ağlıyor?

Dedemin çantasında ise önemlilik var.
Arka bahçede ağaçlar büyüyor b u sıra da.

Birkaç yıla kalmaz dedem ölür , yabancı olur
( ölen herkes atık bir yabancıdır bize)
Öyle ilginç ölür ki , suratı resimlerde solar.
Ve bunu eşyalar anlar , eşyalar ağlar.

Gece ışıklar kapanırken
Arka bahçede ağaçlar üşüyor
Duyuyorum ağaçlar da ağlıyor, ben biliyorum
Hep dövüyor onları rüzgar , ben biliyorum.

Gündüz öğretmenim açılırken,
Öfkesi tokatlarından saçılıyor , öğretmenimin.
Hep  okula gidince şamar yiyorum
Arka bahçede ağaçlar biliyor , annem bilmiyor.

Tahta sıra , kirli tavan bizi izliyor
Ve beni izleyen her eşya bana ağlıyor.
Akşamüstü altı’ncı yaşım ölüyor
Dayıyorum ağzımı gökyüzü çeşmesine
Sevgili uçurtmam bükmesen boynunu?
Cesedin o kavaklarda çok üzücü durur.

Kızarıyor gökyüzü , akşam oluyor.
Canım ağaçlarım , akşam , televizyonum.

Çok geç yatıyorum , 
bunu öğretmenim bilmiyor.

20 Nisan

Beni Sev


Beni sev!
Seni seviyorum sana rağmen.

Bana klişe cümleler kurdurtma
-Çok sevdim diye böyle oldu!
-çok değer verdim , değersiz oldum.
Dedirtme , dedirtme işte.
Yanılt şarkıları , şaşırt filmleri.
Ben seni çok sevdim.
Sen de beni sev.

Bana klişe cümleler kurdurtma.
-Çok sevdim diye gitti böyle.
-Gitti ancak dönecek bir gün elbet!
Dedirtme, dedirtme işte.
Ben seni çok sevdim.
Sen de beni sev.

Sen de beni sev.
Ben henüz seni severken.
Sönünce yangın , elinde ferah ile gelme.
Bana klişe cümleler kurdurtma.
-Seni seven öldü , başın sağ olsun.
-Şimdi sen de herkes gibisin.
-Sevmiyorum. Artık seni sevmiyorum.
Dedirtme , dedirtme işte.

Beni sev  , gecikme.

Seni seviyorken , sana rağmen.

 07 mart